Maldivler Otel
Condé Nast Traveller Türkiye Özel, İlk İzlenim
YILDIZLARIN ALTINDA
Maldivler sezonu açtı. Bu yıl ilk defa misafir kabul edecek Owner’s Villa ile rakiplerini çatlatacak Cheval Blanc Randheli’ye sızan ilk Türk gazeteci, olay mahallinden bildiriyor.
Yazı: Çiler İlhan
Ben yıldız görmek istiyorum, dedi. Kayan yıldız mı, diye sordum. Hayır, yıldız işte, diye tersçe cevap verdi. Sadece beş gün sonra pek çok sayıda yıldızı , hatta Samanyolu’nu gördüm; şehirde artık yıldız görmediğimi yine ancak o an fark ederek. Kızımı oraya ışınlayamayacağım için gökyüzünün fotoğrafını çekmek istedim, nafile; bazı şeylerin fotoğrafını çekemezsiniz. Anıların mesela. Duyguların. Samimiyetin.
Ruhunda inovasyon ve seyahat olan bir markayı barındıran LVMH’nin otelciliğe el atmasından daha doğal ne olabilir? Mösyö Louis Vuitton’un arabalarda, trenlerde, hava balonlarında taşınmaya uygun ya da açılınca şezlong, dolap, duş olan sandık yapmayı akıl etmesi ne kadar şaşırtıcıysa, lüksün bunca sıcaklıkla, bu kadar doğal harmanlanması da bir bu kadar şaşırtıcı olabilir. Beni beyaz (şık) şortuyla karşılayan genel müdür Renato W. Chizzola çocuk gibi seviniyor bu gözlemime; “Yapmak istediğimiz tam da bu! Rahat olun, zevkini çıkarın!”
Cheval Blanc Randheli, Maldiv Cumhuriyeti’nin başkenti Malé’den pır pırla 40 dakikalık Noonu Atol’ünde, altı adaya yayılmış bir nefis otel. LVMH Hotel Management tarafından geliştirilen lüks konaklama markası Cheval Blanc’nın, Fransız Alpleri’ndeki Cheval Blanc Courchevel’deki mülkünden sonra ikinci oteli. Maldivler’in hâlâ çiçeği burnundalarından; göz alıcı Owner’s Villa’nın ise görücüye çıktığı ilk sezon.
Colorado’dan Fransız Polinezyası’na önemli otellere iş yapan mimar Jean-Michel Gathy’nin burada da parmağı var. Zarif ve şık tasarım doğanın yeşiliyle, mavisiyle birleşiyor. Misafirlerin mahremiyeti özellikle korunmuş ve her şey ve her yer çok ama çok “geniş”. Villalar katedral-tipi tavanlar ve yedi metrelik, el yapımı, güzelliğine doyulmaz kapılar gibi detaylara sahip. Malzemeler Hint okyanusundan ama en güzeli, yatağınızdan da denizi görmeniz. Sakın perdelerinizi ve cam-kapınızı kapatmayın; bakarsınız sabaha karşı dörtte yağan yağmurun dost sesine uyanıp havuzunuza atlayıverirsiniz benim gibi.
En küçüğü 240 metrekare olan villalardan 14’ü Garden Water Villa (hem su üstünde, hem de arkada tropik bir bahçesi var); 15’i Water Villa; 15’i de Island Villa. Island Villa’lar küçük çocuklu aileler için ideal; bahçelerin içine gizlenmişler ve kendi özel sahillerine açılıyorlar. Tüm villaların 12,5 metrelik infinity havuzları, hemen önlerinden iskeleleri, kumsalları var; tabii, diyeceksiniz, burası Maldivler… ama öyle huzurlular ki, farklı bir aura’ları var. Her işinize koşan kahyanız dışarıda size kahvaltı hazırlarken kuşlara da birazcık ev yapımı kruvasan ikram etmemezlik etmeyin.
Önce, geleneksel dhoni’yle vardığınız spa adasında neler var bakalım: Saz damlı altı terapi kulübesinde Thai’dan klasiğe masajlar, otel için özel olarak üretilmiş Guerlain ürünleriyle güzellik bakımları; Leonor Greyl Saç Spa’sı bakımları, yoga ve pilates dersleri; hamam, havuz; sağlıklı, leziz yemeklerin olduğu Spa Bar… Burası özgürlüğünü ilan etmiş bir mini Cheval Blanc Randheli Cumhuriyeti.
Peki bu su cennetinde başka neler yapabilirsiniz? Şnorkelli resif dalışı; gece dalışı; balık tutma, gün batımı tekne gezileri; yeni, güvertesinde jakuzisi bulunan 10 kişilik, 30 metrelik Azimut 98 Leonardo yatıyla UNESCO Dünya Biyosfer Rezervi Baa Atol’üne yolculuk; su kayağı, wakeboard, seabob, flyboard, hoverboard, jet surf… Buraya mesela kocamla gelmiş olsaydım o tüm bunları tek tek denerdi, ben yoga yapardım, yüzerdim, pedal çevirir ve onun arkasında jet-ski’ye binerdim, geri kalan zamanlarda kitap okurdum; o ise tadılacak her yemeği tadar ve puro içerdi – yani herkese uygun bir şeyler var.
Cheval Blanc Randheli’nin, sevimli gözükmeye çalışan “abla ve ağabey “lerinin çocuklara acayip danslar yaptırdığı bir çocuk kulübü yok – tatlı ve doğru bir yaklaşıma sahipler. Le Carrousel’de 3-12 yaş arasına yönelik sanat çalışmaları, sualtı fotoğraf safarisinden hazine avına pek çok aktivite yapılıyor. Kaydıraklı özel havuzundaki çocuk-boyu şezlongları Eva görse sanırım bir tanesini çalmak zorunda kalabilirdik. Bir de yeni “A Family-Fun Affair” programı var ki içinde yok yok; ailece dalış yapmaktan otelin tenise adanmış adası Maakurandhoo’da maç yapmaya önce yoruluyor, sonra spa’da dinleniyor, sonra da mutfağa girip şeflerden yemek dersi alıyorsunuz; Baba-Oğul Barbekü’sünden pizza yapımına, hamur atma yarışmasına epey çılgın; bir, üç ya da beş günlük programlardan satın alabilirsiniz.
Yalnız; yeme-içme konusu burada ciddi iş. Oldukça iddialılar ve haksız değiller. En teferruatlısından başlayalım: Le 1947, Cheval Blanc Courchevel’deki iki Michelin yıldızlı Le 1947’nin kardeşi. Onun ismi ise Saint-Emilion ve Pomerol arasında, Bordeaux bağlarının içindeki 39 hektarlık alanda efsane şaraplara ev sahipliği yapan Château Cheval Blanc’nın ikonik 1947 mahsulünden geliyor. Bu haute-gastronomy restoranı Fransız Executive Chef Laurent Chancel tarafından yönetiliyor. Tadım menüsü her hafta değişiyor; biz ızgara kabak gaspacho, ricotta ve badem köpüğünden girdik, sırlanmış deniz tarağı, enginar barigoule, sherry emülsiyon’da park ettik, fırınlanmış wagyu eti ve kıtır ravioli’de aslında her şeye doyduk (çünkü arada dört tabak daha vardı). Le 1947’de sadece yedi masa var, her masayla ayrı bir şef ilgileniyor. Malzemeler otelin aromatik bahçesinden, yerel pazarlardan ve Fransa’dan Tayland’a 25 ülkeden geliyor. Bernardaud porselenler; Schott Zwiesel ve Riedel kadehler; Christofle’ın Marcel Wanders tasarımlı Jardin d’Eden serisine ait gümüş sofra takımları; el işi masa örtüleri, peçeteler… Şık, şık, şık ve son derece leziz. Yemekten sonra 1947 Evening Bar’a geçebilirsiniz; öncesinde ise (1947’nin kendisi dahil) 524 markadan oluşan 1100 şişelik “Şarap Müzesi”nde tadım yapabilirsiniz.
Bir başka restoran daha var; Le 1947’nin zıt kardeşi ama fena halde yarışır: Puglia bölgesinden İtalyan şef Martino Martucci’nin yönettiği The Deelani. İtalyan ağırlıklı olmakla birlikte Türk dahil birbirinden nefis Akdeniz lezzetleri (mezeler mesela) unutulmaz tatlarda, sıcacık bir servisle, şık tabaklarda sunuluyor. Ve tabii ki Akdeniz’e yakışır şekilde, açık havada. .. Bir tarafında Doğu Asya, diğerinde Japon yemekleri sunan The Diptyque; gün boyu rahat ortamında Hint okyanusu ve Maldiv spesiyallerinin de bulunduğu uluslararası menüsüyle misafirlerin sosyalleşme noktası The White restoran ve bar da diğer güzeller. Bu arada zaten fark edeceksiniz; çalışanların yarısı yöreden.
Burayı kısa zamanda alışkanlık edinmiş misafirler, nasıl denir, “wannabe”ler değil de aristokratlar, köklü aileler, zarif varlıklılar (Renato’ya söz verdim yoksa birkaçının ismini yazmak için ölüyorum). Peki derseniz, sana en çok ne kaldı? Okyanusa açılan tahta köprüde bisiklet üstünde, rüzgar yüzüne tatlı tatlı çarparken hissettiğin o sonsuz özgürlük hissi mi; bir çift, kumsalda yıldızların altında film izlerken sana da geçen sınırsız romantizm mi; buraya çoluk-çocuk, eş-dost gelip keyiflerden keyif beğenmeli hissiyatı mı? Ah, hepsi sırayla. randheli.chevalblanc.com
OWNER’S VILLA
Kendi adasında, 1000 metrekareden fazla bir alan üstüne yayılmış, dört yatak odalı bir ultra-lüks, ultra-mahrem villa. 25 metrelik yüzme havuzu, el değmemiş kumsallar, egzotik bahçeler, kendine ait fitness salonu, iki terapi odası, ayağınıza gelen yoga ve pilates hocası ve özel spa’sı… İki katlı villanın alt katında iki geniş yatak odası var kocaman teraslarıyla (açık hava duşları epey dekadan), geniş banyolarıyla; bir de oturma odası. Üste çıkan şık merdivenlerle bence villanın zirvesine de tırmanmış oluyorsunuz; okyanusa kuşbakışı bakan yatak odasına. Bu katta çalışma odası ve kütüphanesi de bulunan villanızda konser vermek isterseniz piyano da eksik değil. Denizin üstündeki “kameriye”sinde okyanusa karşı her şey gider; evlilik teklifi de şaman dansı da. Geniş ortak alanları, barı, sinema salonu ve işte, aklınıza gelen pek çok şey!
Burada misafirseniz minik bir patikadan sonra karşınıza çıkan, size ait bir “misafir villanız” olacak. Villanızın yatak odasının tamamı (aynen ana villanın alt katındaki iki oda gibi) camla kapanıyor ve siz doğanın ortasında ister açık havada ister etrafınızda saydam bir cam, nefis uykulara dalıyorsunuz.
Baş başa, ailece tatil ya da dostlarla sabahlara kadar parti. Kime ne. Nihayetinde burası sizin adanız.
Nasıl gidilir?
Türk Hava Yolları (thy.com) İstanbul’dan Malé İbrahim Nasır Uluslararası Havalimanı’na direkt uçuyor. Otel görevlileri sizi karşılıyor; 45 dakikalık bir hava yolculuğu ile otele götürüyor.
(Condé Nast Traveller Türkiye, Kasım 2015)