Dövmeli Kız
DÖV(ÜL)ME(ME)Lİ KIZ
Joyce Carol Oates’un otuz birinci romanı Dövmeli Kız, Can Yayınları’ndan çıktı. Çağdaş toplumdaki şiddet ve kötülük eğilimlerini gerçekçi bir anlatımla irdeleyen yazar bu kez de dalgalı sularda derinlere dalıyor.
Çiler İlhan
Yılda en az bir kitap yazıyor, Princeton Üniversitesi Eski Yunan Klasikleri Bölümü’nde öğretim görevlisi, Amerikan Sanat Akademisi üyesi. Romanlarındaki en inandırıcı karakterlerin de beslendiği, New York’un fakir banliyölerden birinde büyümüş 1938 doğumlu Amerikalı yazar Oates, edebi kariyerine, üniversiteye giren ilk aile bireyi olarak Syracuse Üniversitesi’nde burslu okurken adım atmış; Mademoiselle dergisinin düzenlediği prestijli yarışmadan birincilik kazanarak. Otuzlu yaşlarının başında ise Oates, Amerikan rüyasının edebi dişi kartalı olmuştur artık ve Ulusal Kitap Ödülü, PEN Yazarlar Derneği’nin Malamud Ödülü başta olmak üzere pek çok ödül girecektir hayatına.
Dövmeli Kız, Oates’un en aykırı romanlarından biri olarak kabul ediliyor. Roman, ırklar, sınıflar, bireyler arasındaki nefret, arzu, suçlama ve suçluluk gibi temaları irdelerken gerilimi elden bırakmıyor. Erkek kahraman, 39 yaşındaki Joshua Seigl, yirmi yıl önce Büyük Soykırım hakkında bir roman yazıp ani bir ün kazanmış, aileden zengin bir Yahudi yazar. Sonraki yıllarda kendini akademik çalışmalara veren Seigl, yaşamadığı, başkalarından duyduğu kulaktan dolma bilgilerle yazdığı bir kitapla bu denli ün ve saygı kazanmış olmanın suçluluğu içinde. Kendi başına yaşamaktan bunalan ve yardıma da ihtiyacı olan Seigl, bir asistan tutmaya karar veriyor ve onca (akademik açıdan) uygun adayı pas geçerek, bir kitapçı dükkanında gördüğü Dövmeli Kız’da karar kılıyor. Asistan Alma Busch, 27 yaşında, Pensilvaya’da ‘cehennemde’ büyümüş, yarı-cahil, vücudundaki dövmelerin nerede nasıl yapıldığını kendisi de bilmeyen bir kız. Kitabın diğer karakterleri, Alma’nın zalim ve öfkeli aşığı Dmitri, Seigl’ın dengesiz ablası Jet ve terbiyeli sevgilisi Sondra. Roman, ilişkiler geliştikçe gelişiyor ve geriliyor.
Seigl ile Alma, pek çok farklılığı ve çatışmayı sembolize ediyor: Biri, “Yirminci Yüzyıl Sonlarında Revisyonist ve Postmodern Tarihler” gibi büyük başlıklı bir konuşma metni hazırlarken diğeri alfabeyi yeni öğrenen çocuklar gibi dudaklarını oynatarak okuyor; biri Yahudi diğeri Yahudilerden nefret ediyor (ettiğini sanıyor); biri adam diğeri kadın; biri aklı temsil ederken diğeri duygularıyla yaşıyor; biri safi bireysellik diğeri fedakarlık timsali; biri tepelerin zengin çocuğu diğeri vadinin fakiri. Yer yer oldukça rahatsız edici, vahşi, çıplak bir gerçeklik sunan kitabın dili genel olarak cüretkar, zaman zaman argo, hatta pornografik. Özellikle Alma’yla Dmitri’nin geçmişine değinen, kendilerinden olmayanlara öfkelerini yansıtan bazı bölümler çok kuvvetliyken bazıları da tam olarak inandırıcı olamıyor. Alma’nın Dmitri’ye aşık olması, Seigl’ın görür görmez Alma’dan etkilenmesi ve onu asistanı olarak seçmesi, Alma ile Seigl arasındaki aşk ve nefret, güven ve güvensizlik arasında gidip gelen ilişki yeterince derin işlenmemiş gibi. Dmitri daha inandırıcı bir karakterken, psikolojik bozuklukları olan kızkardeş Jet yeteri kadar özenle dokunulmamış. Sık sık sembolizme başvuruyor yazar: Sevgi almanın ve vermenin tek yolunun cinsellik olduğunu zanneden Alma’nın ruhu incindikçe yanağındaki dövmenin acıması; kendinden başka kimseye düşkün olmayan Seigl’ın sonradan ‘delik bir kalp kapakçığı’ olduğu öğrenmesi gibi. Batı merkezli dünya görüşünde (daha) aşağı görülen Sami ırkın yüceltilip, Arilerin Alma aracılığıyla aşağılanması da yaygın yargıya sokulan bir çomak.
Şiir, oyun, deneme, eleştiri alanında da eserler veren yazar, “Kitaplarınızda çok fazla şiddet var” diyenlere şu cevabı veriyor: “Yani, yaşam fazla gerçek diyorsunuz”. Tiyatro sahnesinde de oynanan eserin kandırmacalı, şaşırtmalı sonu, Hollywood gerilim filmlerini akla getiriyor. Kimi eleştirmenlerin, Oates’un gerçek yeteneğinin altında gördüğü Dövmeli Kız, birtakım kurgusal zayıflıklarına rağmen kesinlikle sürükleyici, heyecanlı bir okuma, oldukça sarsıcı, yer yer sersemletici, genel olarak cüretli ve gözlere ve zihne mesai harcatmaya değer.
(TimeOut İstanbul, Mayıs 2005)