Maldivler

OKYANUSTA TEK BAŞINA
(Dikkat, bağımlılık yaratabilir!)

Nefes kesen bir doğa, incecik kum, rakı şişesinde balık, yıldızlar, huzur, huzur… Maldivler’in mavi-yeşil gündüzü, bol yıldızlı gecesi ve sanki dünyada ondan başka bir yer yokmuşçasına mağrur duruşu ruhumu kısa sürede ele geçirdi.

Yazı: Çiler İlhan
Condé Nast Traveller Türkiye, Genel Yayın Yönetmeni

“Boş zamanınızda ne yaparsınız?” sorusuna verilecek cevabım hiç olmadı; her zaman yapabileceğimden çok işim var: Görülecek filmler, araştırılacak konular, yazılacak, okunacak kitaplar, küçük gelen ayakkabılar, prenses kostümleri yerine alınacak yenileri, yetiş(tir)ilecek piyano dersleri ve sonsuz bir liste.

Bu sebepten, uçak yolculuklarına bayılıyorum. Kemiklerimi bir yere saatlerce yerleştirebildiğim tek mekân, leylek havadayken. Maldivler’e iş seyahatim benim için, THY’nin konforlu business koltuklarında başlamıştı. Başlamıştı başlamasına ama Maldiv Cumhuriyeti’nin tren garından bozma havaalanına indiğimde gördüm ki, valiz beklerken biriyle öpüşmeyen tek insan benim (kocam için iyi haber).

Deniz uçağında, otelin ortak alanlarında, spa’da, kumsalda herkes sözleşmiş gibi, el ele. Kapımın önünde iki bisiklet var. Odamda, omuzlarını birbirine davetkâr bir şekilde yaslamış iki bornoz. Terasımda bir çift şezlong. Her şey bana, tek başınalığımı hatırlatıyor (burada Sex and the City moduna girmek epey kolay). Çinli bir misafirin (çiçeği burnunda kocasının yanında) yanıma gelip “Çok güzelsiniz,” demesiyle biraz moral buluyorum (efendim?).

Toplantı, deniz, otel turu, güneş, fotoğraf çekimi, masaj derken Maldivler’in mavi-yeşil gündüzü, bol yıldızlı gecesi ve sanki dünyada ondan başka hiçbir ada, hiçbir kıta yokmuşçasına mağrur duruşu ruhumu kısa zamanda ele geçiriyor. Ellerimi göğsümde birleştirip özür diliyorum: Namaste. Seni bugüne kadar başarılı bir pazarlama kampanyasından ibaret saydığım için affet beni.

Sezon açıldı; Maldivler’in en güzel zamanı Kasım-Nisan arası. Gitmek kolay; vizesiz; THY, İstanbul’dan Malé İbrahim Nasır Uluslararası Havalimanı’na haftanın her günü direkt uçuyor. Uçuş yedi saat; üstüne bir saat daha koymak lazım nitekim otelinize havaalaanından tekne ya da deniz uçağıyla varıyorsunuz. Maldivler’e yüksek sezonda gitmek şart değil; Ekim’den Aralık ortasına dek “ara mevsim” olduğundan fiyatlar daha uygun; bu dönemde bol Çinli turist görmeye hazır olun. Eylül-Kasım arası zaman zaman yağış görülüyor ama genelde ertesinde hemen güneş açıyor; biraz da şans.

Resmi adıyla Maldiv Cumhuriyeti, Hint Okyanusu’nda 1200’den fazla adadan olma bir devlet. Adaların ancak 300’e yakınında insan var, gerisi hâlâ boş (satın almak için ada filan arıyorsanız diye dedim). Ekonomi, turizm ve balıkçılıkla ayakta. Aylık ortalama gelirin 700 Dolar civarı olduğu başkentte evler de gelirler gibi biraz dar. Adalara kamp kurmuş lüks otellerle arasındaki fark ise, bir dünya.

İtiraf edelim; öyle bir dünya ki, bağımlılık yaratma garantisi var. Nefes kesen bir doğa, incecik kum, rakı şişesinde balık, yıldızlar, huzur, huzur… Kızımla kocamı çok özlemiş olsam da (kocam için iyi haber) Maldivler’de yalnız barınmanın sonsuz faydalarını görmedim değil: Gecenin bir yarısı sizi uyandıran kocacığınızın horlaması değil birden bastıran yağmurun sesi olabilir ki, bu durumda, çoluk-çocuk var diye mayoya bürünmeden havuza cumburlop atlama; kapı önündeki bisikletlerden bir gün birine diğer gün birine binme; geniş giyinme odalarına özgürce yayılma; acıktım yoruldum diyen bir minik olmadan spa’da cilt bakımından ayak masajına topyekün kendinden geçme… Daha sayayım mı?

NE YAPILIR?

Suyun altında ve üstünde ne yapılıyorsa! Şnorkelle veya tüplü dalış; balık tutma; yunus izleme turları; jet ski’den su kayağına pek çok su sporu… Bir de rica ederim başkent Malé’yi görme; pek çok kişinin yaptığı gibi es geçmeyin. Otelinizden motorsikletli bir rehber ayarlarsanız (sokaklar o kadar dar ki, en önemli ulaşım aracı bu) iki-üç saatte adayı  gezersiniz. İçkinin yasak olduğu, Müslüman Maldivlerin başkentinde halk, akşamları disko-bar gezmek yerine (yok, yasak) denize giriyor. Kadınlar kıyafetleriyle, şen kahkahalar eşliğinde yüzüp suları üstlerinden akarak evlerine dönüyor (İstanbul’da olsa zincirleme kaza çıkar). Balık pazarını, meyve-sebze pazarını görmek lazım. Kentin en eski restoranlarından The Royal Garden Cafe’de (Medhuziyaarai Magu, Malé) geleneksel Garudhiya and Baiy‘i deneyin; bu “pilavlı balık çorbası” çok leziz. Son zamanlarda burada da bir kahve furyası başlamış (bu kahve işi nereye kadar?); “İtalyan kahve dükkanları”nın birine kentin trendy (ve bağrı yanık) gençlerini görmek için girin.

NE ALINIR?

Malé’den türlü deniz kabuklularıyla yapılmış süs eşyaları (özellikle el çantaları birer sanat eseri), el yapımı kadehler, ahşap eşyalar; ton balığı konservesi ve “Bondi” -hindistan ceviziyle yapılmış yerel şekerleme.

NEREDE KALINIR?

Lüküs hayat: Cheval Blanc Randheli; www.randheli.chevalblanc.com
Uygun ve güzel: Kurumba Maldives; www.kurumba.com
Çocuksuz romantizm: Komandoo Maldives Island Resort; www.komandoo.com
Şimdiden belki gelecek yıl için plan yapılabilir; uçuşlar dahil çift kişilik odalarda altı gece konaklamalı 1700 Dolar civarı paketler mevcut. Elbette diğer öğünleri ve ekstra harcamaları da göz önünde bulundurmalı.

AKLINIZDA BULUNSUN

  • Trafik eski İngiliz sömürge günlerinden kalma bir alışkanlık, sağdan değil soldan akıyor.
  • Parayı yerel para birimi Rufiyaa’ya çevirmeye gerek yok, Dolar her yerde geçiyor.
  • Malé, Türkiye’ye göre iki saat önde ama adalar gün ışığından daha fazla faydalanmak için Malé’den de bir saat önde; şaşırmayın, uçağınızı kaçırmayın.
  • Bazı oteller 12 yaş altı çocuk kabul etmiyor; ortamızda yatırır az harcarız diye rezervasyonda ses çıkarmamazlık etmeyin, kapıda kalmasın.

(Milliyet Pazar, 15 Kasım 2015)