Seiobo Orada, Aşağıdaydı
Hakikatli bir esere bakıyorum, öyleyse varım
2015 Uluslararası Man Booker Ödüllü László Krasznahorkai’nin kitabı Seiobo Orada, Aşağıdaydı, teknolojinin ve hızın baş tacı yapıldığı bu devirde emeğe, sanata, durmaya ve düşünmeye itibarını iade eden Zen bir cevap.
Çiler İlhan
Kitabımız, okumayı hobiden sayan çok satar liste müptelaları için değil. Ama etrafta bunca atraksiyon varken oturmuş bu yazıyı okuyorsanız (bravo, sayılı delilerdensiniz) zaten bu kitabı seveceksiniz. Hem de ne lüks; Macarca aslından Gül Benderli Togay’ın nefis Türkçe çevirisiyle.
Seiobo Orada, Aşağıdaydı, tematik bütünlüğüyle; “İnsan eliyle yaratılan artistik güzelliğin, dinsel ritüellerin aracılığıyla hakikat algılanabilir mi?” benzeri bir soruyu bıkmadan, farklı sanat ve ibadet biçimleri aracılığıyla didikleyen öyküleriyle, romanlığını ilan etmiş bir özgün yapıt. Yazara göre “nokta Tanrı’ya aittir, insana değil”. Bu, yazım tekniğine yapılan bir göndermeden daha fazlası; bütün olarak göremediğimiz hayatın parçalarını birbirine dikip bundan bir anlam çıkarmak için bunca uğraştığımız için koyamıyoruz belki de o noktayı… Zaten mistik deneyimlerin, hazır değilse öznesini çıldırtması gibi, yaradılışın mükemmeliyetini yansıtan sanat eserleri de insanı deliliğe sürükleyebilir; bizden uyarması: Ermediyseniz S. Rocco’da İsa’nın gözlerine, Louvre’da Milo Venüsü’nün yüzüne bakmayın.
Saplantılı, sıradan görünen dahi, çılgın karakterlerin peşinde İtalya’da atölyesine konuk olduğumuz Perugina’dan Japonya’da kadim bir Buda heykelinin restore edildiği kutsal manastıra, bir köydeki sekiz kişilik dinleyici topluluğuna Barok’tan sonra müziğin var olamayacağını anlatmaya çalışan mimara, av peşinde, kıpırdamadan duran bir balıkçıl kuşa konup duruyoruz 435 sayfa boyunca… Toplam 17 öykü-bölüm, her sayının, kendinden önce gelen iki sayının toplanmasıyla elde edildiği Fibonacci dizisiyle (1’den başlayıp 2584’te biterek) numaralandırılmış, bence yazarın karakterlerinden birine söylettiği gibi, şu sebepten: “…benden kesin bir tarih söylememi kimse beklemesin, ben hiç inanmam kesin tarihlere, yıllar birbirine akar, birbirinden doğar birbirine dolanır, dönemler arasında sınır filan gibi aptallıklar yok¬ tur, dünya bundan çok daha girift.”
Kitaba adını veren Seiobo, bahçesinde meyvesi ölümsüzlük getiren bir şeftali ağacı barındıran bir Japon Tanrıçası. Onu canlandıran Noh oyunu aktörüne gökten inip görünmesi doğal çünkü “Noh tiyatro değildir varo¬luşun yüksek hatta belki de en yüksek biçimidir”.
10’a yakın kitabı ve senaryo çalışmaları olan Krasznahorkai, Uluslararası Man Booker Ödülü’nü alan ilk Macar yazar. Bernhard, Beckett, Gogol gibi isimlerle kıyaslanan, 1985’teki¬ ilk¬ yapıtı ŞeytanTangosu’yla¬ Macaristan’da kendine sağlam bir yer edinen yazarın İspanya’dan Çin’e gezip yaşadığı farklı ülkeler ve bu kültürlerdeki derinlikli “görme biçimleri” yapıtlarını evrenselleştiren bir faktör olsa gerek: “…sensei hissediyor, bizim sağır olmadığımız şeylere o sağır, sıradan şeylere sağır çünkü sadece ruhu¬nun söylediklerini hissediyor ve algılıyor.” Böylesini kıskanmamak elde değil, ne de olsa yazarın da öykülerinin birine attığı başlık gibi “Uzaktan Verilen Yetki”si var ve bunun farkında: “…çünkü burada Yunan, Hindu, Çin ve Pers kültürlerinden geçerek geometrik Arap fikriyatının kullandığı bir idea gerçekleşmiş, kötü kaosun dağılan dünyası yerine daha yüksek düzeyde olan, her şeyi bir arada tutan, devasa bir birliği seçiyoruz ve işte Alhambra hem en küçük hem en muazzam unsurunda aynı şekilde bu birlik demek…”.
Seiobo Orada, Aşağıdaydı, László Krasznahorkai, Can Yayınları
(Kitapsever Dergi, 13 Haziran 2019)