Hayatta Kalma Rehberi
Hayat bir-ki
Yazar ve senarist Zehra Çelenk’in ilk öykü kitabı Hayatta Kalma Rehberi’nde bugünlere ait 11 hikâye var. İkinci bölüm “Gelecekte Biten Hikayeler” ise 21. yüzyılın ikinci yarısında geçen üç öyküyü barındırıyor.
Çiler İlhan
Gazete Duvar’daki yazılarında topumuzun ipliğini pazara çıkan Çelenk edebiyatta sanki daha “insaflı”. Demişken sanmayın ortalık burada günlük güneşlik!
Mavi Fincan belki de Küvet ile birlikte novella tohumu taşıyan en sıkı hikayelerden. Ah yazar olmanın dayanılmaz bireyselliği! İtiraf ediniz; hanginiz canınızdan çok (evet böyle bir şey varmış) sevdiğiniz çocuğunuz huzurla uykuya çekilince (bir alkoliğin nihayet içkisine kavuşacağı an gelmişçesine) okunmayı bekleyen onlarca kitaba, kafasında sinsi tilkiler gibi dolanıp satırlara dökülmek isteyen onlarca fikre sarılmayı dört gözle beklemiyor! Dürüst olalım. Okuyacağınız kitap aynen bunu yapıyor; kendinizle yüzleşeceksiniz, başka yolu yok.
Küvet katman katman açılan bir hikâye. Tam da Çelenk’ten çıkacak bir öykü bu anlamda; tek bir öyküde pek çok mayınlı arazi var: Sınıfsal meseleler, kadına biçilmiş roller, kutsal imgesi ne pahasına olursa olsun korunmaya çalışılan ailelerin bodrumlarında dolaşan hamam böcekleri… Kocası yatalak, üç çocuğunun ancak birini (elbette oğlanı) okutabilmiş bir yardımcının (utanmadan söyleyelim; yatılı hizmetçinin) şu cümlesinde ne çok altyazı var: “İyi misin Derya Hanım?” Yıllardır hizmet ettiği, artık etle tırnak gibi olduğu işverenine hitap ederken korunması gereken o “hanım” sıfatı! Ailesiyle ilgileniyor görünmeye (de) özen gösteren başarılı, “ideal” baba. Instagram’a koyduğumuz kadar mutlu ve mükemmel görünmeye çalışan anne. Sırrıyla ihtimal hayatının son demlerine kadar yüzleşemeyecek oğlan. Aradığı huzuru ancak havuzun dibinde bulan kız… Pek çok Türk anasının kocalarına veremedikleri sevgiyi (hastalıklı bir şekilde) oğullarına yansıtmaları; göremedikleri ilgiyi (daha hastalıklı bir şekilde) oğullardan talep etmeleri; gerdek gecesinde kapıda “çarşaf beklemenin” diğer tuhaf türevleri, kısaca. Bu öyküde ilk tokadı 34’üncü sayfada yiyoruz. 41’inci sayfada Çehov’un duvarda asılı duran tüfeği suratımızda patlıyor; beynimizi dağıtmadan sağ kulağımızı alıp götürüyor mermi (nedense yazar sonraki kitaplarında beynimizi de toptan uçuracak gibi bir hisse kapılıyorum ben). Son sahnede bir de güzel tekme yiyip Yunan tanrı ve tanrıça heykellerinin süslediği, mükemmel bir peyzaja sahip bahçenin (diye hayal ediyorum) aksesuarıymış gibi davranan evden pat diye atılıyoruz. Ama içimiz hiç rahat değil. Bu gerçeklerle yaşamaya çalışacağız artık.
Hayatta kalmaya da çalışacağız. Hemen bir sonra gelen Hayatta Kalma Rehberi’nde ayakların yerden beklenmedik bir şekilde kesilmesi (babanın evden her anlamda çekip gitmesi) hoş bir sürpriz. Bu da bize fısıldıyor ki sadece gerçekçi hikayeler okumayacağız bu kitapta.
Nitekim son bölüm bilim kurgu. Ama elbet bunlar da hayatta kalanların hikayeleri… Distopik bir gelecekte geçse (ve sadece birinin adı Aşk olsa da) hepsinin başrolünde aşk var. Bölümün ve kitabın son öyküsü Boş Zaman’ı politik bir alegori olarak okumamız isteniyor; totaliterliğin korkutucu bir salgın gibi yayıldığı tüm topraklara ait güncel bir öykü bu aslında.
Sonbaharın İki Yüzü ile bitirelim: “…boylarından büyük hırsları, devasa egoları, daimi tatminsizlikleri, mutsuzlukları…” ile insana hakkıyla lanet okuyan bir kedi öyküsü, bu. Yok, biz hiçbir zaman hayvanlara layık olmadık. Ama işte; “Babam sandığımız kadar iyi bir adam değildi. Biz de sandığımız kadar güçlü kadınlar değildik. Hepimiz insandık.” Yapacak bir şey yok; insanız.
Hayatta Kalma Rehberi, Zehra Çelenk, Everest Yayınları
(Kitapsever Dergi, 25 Nisan 2019)